16 Ağustos 2007 Perşembe

FİKRET KUŞKAN Yeşilçam'ın 'Şirret' Çocuğu


Fikret Kuşkan, demircilikten marangozluğa pek çok iş yaptı, yıllarca 'yarı evsiz' yaşadı...

Sene 1986. Mimar Sinan'ın kantininde genç bir adam hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. 16 yaşından beri oyuncu olmayı düşünmüş, caymış, en sonunda 21'inde ani bir kararla işini gücünü bırakıp sınavlara girmişti... Ama işte kazanamamıştı ve bu kapıyı artık kapatması gerekiyordu. Tekrar Sirkeci'deki fotoğraf ajansına dönecek, hayatına kaldığı yerden devam edecekti. Tam o sırada bir kız geldi yanına ve karşı kıyıdaki bir okuldan söz etti. O güne dek sadece bir kez Kadıköy yakasına geçmiş olan genç adam vapura bindi ve İstanbul Devlet Konservatuvarı'nın yolunu tuttu. Başvuruların son günüydü, son aday olarak kaydoldu ve kazandı. Türkiye'ye başarılı bir aktör kazandıracak yolun başıydı bu.

Fikret Kuşkan'ın hayatı bu tür keskin virajlarla dolu. Her işe girmiş çıkmış, defalarca başka hayatların eşiğinden dönmüş. Oyunculuğunu bu kadar renkli kılan da bu zaten, üzerinde 'sokak'ların tozunu taşıması. Bir de erkekler dünyasında beş kadın tarafından büyütülmüş olması...
Sokaklarda büyür1965 yılında İstanbul Halıcıoğlu'nda dünyaya gelir Fikret Kuşkan. Çocukluğunun asıl unutulmaz semti ise o 1 yaşındayken taşındıkları İstinye. Babası daha o 4 yaşındayken felç olur. Başka çocukları babaları balığa götürürken kendi babasının yatmasını hiç kabullenemez, 25 yaşına kadar rüyalarında da olsa sürer babasıyla kavgası...Sokaklarda büyür ama başıboş kalmaz hiç. Bir kere babasının mahalle arkadaşları göz açtırmazlar bu delifişek oğlana. Sonra annesi vardır elinde sopayla peşinden dolaşan. Dört de ablası, ona 'gözbebekleri gibi' bakan... Derslerle hiç arası yoktur. Bacak kadarken ablalarına takılanlara kafa atıp dayak yer ve hep bir ağabeyi olsun ister. Belki de omzuna yüklenecek sorumluluğu vaktinden önce hissettiğinden...

Gerçekten de korktuğu gibi 13'ünde babasını kaybeder ve okulu bırakıp bir tesisatçıda çalışmaya başlar. Bir yıl sonra işi öğrenmiştir ve "İşte hayatım bu da olabilir" diye düşünür. Tam bu sırada, 'baba yarısı' dediği, tarih öğretmeni eniştesi devreye girer, "Okumak istiyorsan benimle Tokat'a gel" der. Okumak değil ama 'gitmek' cazip gelir, kabul eder. Yapmadığı iş kalmadıTokat'ın Almus kazasında ilk kez 'şehirli çocuk' muamelesiyle karşılaşır. Dışlanmak istemediği için hızla 'çok iyi bir köy çocuğu' olur. Öyle ki 3 yıl sonra döndüğünde bu kez de İstanbul'a ayak uydurmakta zorlanır. Ailesi parasız kalıp Halıcıoğlu'na dönmüştür. Hasköy Lisesi'ne gider ve bir yandan soğuk demircilikten marangozluğa yapmadığı iş kalmaz. Sahneyle tanışma...Bir gün edebiyat öğretmeni "Hafta sonu tiyatroya geleceksin" der. Emir cümleleriyle öteden beri derdi vardır. "Neden?" diye sorar. Cevap "Biz çalışıyoruz, istersen gel" olunca "ister", gider. Sahne onu sever, o sahneyi... Tahtaya kaldırılınca avuçları terleyen çocuk, ilk kez insanlarla rahat temas kurabilmektedir... Ama bu sevda biricik oğlunu bilim adamı olarak görmek isteyen annesini hiç mutlu etmez. Derken lise biter ve bir okul arkadaşıyla fotoğraf ajansı açarlar Sirkeci'de. Para da kazanıyorlardır, işte bir kez daha "hayatı bu da olabilir". Gelgelelim bir iki kez tiyatroya gider o sene. Koltuklar ona dar gelir. Dükkânın anahtarını arkadaşına teslim eder ve sınava girer.

Konservatuvar yılları çetin ama keyifli geçer. Bütün hayatı gibi... Borç harç Heybeliada'da bir çatı katı tutar kendine. Ama neticede konservatuvar da bir okuldur, huzursuz bir ruh olarak ikinci sınıftan itibaren her sene okulu bırakır, tekrar döner, nihayet bitirir.
Zülfü Livaneli'nin "Sis" filminde ilk rolünü oynar. Ardından onu genç kızların gözbebeği haline getirecek "Gençler" dizisi gelir. O zaman anlamaya başlar, oyunculukla beraber neleri seçmiş olduğunu... Şöhreti arttıkça rahatı kaçar. "Medyatik olmak bir aktörün beslenebileceği yer değildir" ona göre, her projeden sonra İstanbul'dan kaçmaya başlar. 'Gerilla oyuncu'Filmler birbirini izler... "İki Başlı Dev", "Gizli Yüz", "Dönersen Islık Çal", "C Blok", "Avcı"... Arada da 'mecburen' diziler... "Bir aktör mecbur kalmadıkça TV'de çalışmaz. Kendimi bazen gerilla oyuncu gibi hissediyorum. Silahlarımı kuşanıp şehre iniyorum, para kazanıp dönüyorum" diyecek kadar açık sözlüdür. Ama "Şaşıfelek Çıkmazı"nı sever. Oradaki 'Cesur', kendisinin 16-17 yaşındaki halidir ona göre.Belki de Türk sinemasının gördüğü en sözünü sakınmayan oyuncudur. 'Dünkü çocuk' olarak her role razı olması beklenirken yönetmen seçmeye kalkması pek garipsenir, "Yeşilçam'ın şirret çocuğu" olarak ünlenir kendi deyişiyle. "Çoğu tiyatrocu sinemayı beceremediği için tiyatro kutsal der" gibi, "Önce sinema, sonra yat-kat düşünen insanlarla olmak isterim" gibi cümleler kurar ve devamlı birilerini sinirlendirir. Kendisi de hiç 'yat-kat' düşünmez. Yıllarca 'yarı evsiz' bir hayat sürer. Sokaklarda şarapçılarla oturur, "hayata çok derinden sızar" kendi tanımıyla. Tiyatro hanım hanımcık, sinema ise bir sokak kedisidir ona göre. Tercihini hep sokak kedilerinden yana kullanır.

Şimdilerde oyunculuğunun 'kalfalık devresinde' olduğunu düşünüyor Kuşkan. Yıllarca aradığı yönetmeni de bulmuş gibi. "Mustafa Hakkında Her Şey" ve "Babam ve Oğlum"da birlikte çalıştığı Çağan Irmak, "Bazıları masalarda konuşur ama iş güreş meydanına kalınca vazgeçer. Fikret açık güreşir" diye tanımlıyor onu. 'Hacı'nın kardeşini oynuyorBu yıl sinemada "Sen Ne Dilersen"de de izlediğimiz Fikret Kuşkan, şimdi gene 'silahlarını kuşanıp şehre inmiş' durumda. Tartışmalar yaratan "Hacı" dizisinde Faruk Gesili'yi oynuyor. Hâlâ zaman zaman "Bu meslek bana göre değil" de dese artık daha az saklanıyor. Yeni evlendiği oyuncu eşi Bahar Kerimoğlu ile birlikte aşk hikâyelerini anlatan bir röportaj bile verdi.

Ancak endişeye mahal yok, o hâlâ aynı tavizsiz, yuvarlak konuşmayı sevmeyen Fikret Kuşkan. Belki biraz daha 'üslubuyla' söylüyor söyleyeceğini... "Yeşilçam'ın şirret çocuğu"na da şefkatli bir selam çakmayı ihmal etmiyor ama: "Asla pişman değilim! Çok mutluyum yaptıklarımdan, söylediklerimden, kocaman pabuç kadar büyük dilimden!"

1 yorum:

Adsız dedi ki...

ESIMLE BIRLIKTE FIKRET KUSKAN HAYRANIYIM. VE BU KADAR HAYRANI OLDUGUMUZ BIR SANATCININ HAYAT GORUSU HAKKINDA AZ DA OLSA BILGILENMEK ISTEDIK SADECE. COK BASARILISSINIZ. VE GERCEKTE DE BAHSETTIGINIZ GIBI FILMLERINIZDE DE COK DOGAL BIR INSANSINIZ.
BASARILARINIZIN DEVAMI DILEYIGLE.
TURGAY&ASIYE UZUNER